Dünyada 5.8 milyon mil karenin buzlarla kaplı olduğunu varsayalım. Dünyada birçok buzul iklim kriziyle paralel olarak hızla eriyor.
Buzulların erimesinin ardından gelecek sıcak hava dalgaları dünyayı yaşanmaz hale getirirdi. Suların yükselmesi tüm insanlığı oldukça büyük sorunlarla yüzleşmek zorunda bırakırdı. Eriyen tüm buzullar, hava kirliliğine sebep olurdu. Atmosferdeki oksijen seviyesinin aynı kaldığını varsayarsak, artan karbondioksit seviyeleri canlıların yavaş yavaş boğulmasına neden olurdu. Değişen akıntı yönleri deniz yolculuğunu etkilerdi. Böyle büyük değişimlere adapte olamayan tüm deniz canlıları ve kutuplarda yaşayan canlılar yok olurdu. Hayatta kalanlarsa yaşayacak daha iyi bir yer bulmak zorunda kalırlardı. Bu da yiyecek kaynaklarımızın azalmasına neden olurdu.
Çöllerde yoğun yağışlar beklenir, normalde yağış alan bölgeler kuruyup giderdi. Bu durum tarımı mahveder, küresel çapta açlığa neden olurdu. Rüzgarların yönleri de değişirdi. Güneş ışınlarını yansıtacak buz kalmaması, güneşin denizlerden daha fazla nem çekmesine ve gökyüzünde daha fazla bulut oluşmasına neden olurdu. Öncelikle dağlık alanlarda toplanan bu bulutlar zamanla yağmurla dolardı. Okyanussal kasırgalar daha sık yaşanır, sonuçta daha fazla sel ortaya çıkardı. Kıyıdaki en ufak bir deprem bile yakınlardaki yerleşim yerlerini dev tsunamilerle yıkıp geçebilirdi.